Yeni Sendika, sağlık çalışanları hakkında açıklamalarda bulundu

Yeni Sendika tarafından sağlık çalışanlarının yaşadığı sorunlar hakkında açıklamalarda bulundu.

Gündem Yayın: 15 Ocak 2025 - Çarşamba - Güncelleme: 15.01.2025 18:23:00
Editör - Yüksel Elçi
Okuma Süresi: 11 dk.
8 okunma
Google News

Saygıdeğer Sağlık Emekçileri

Değerli Basın mensupları

Kamu görevlileri açısından 2024 yılı, maaşları küçülten ve hayat pahalılığını büyüten enflasyonun ürettiği kaygılarla, yetkili konfederasyonun ve yetkili sendikanın beceriksizliğinin ürünü kayıplarla geçti.

Fiyat etiketlerinin avını yakalama azmindeki çıta hızında değiştiği 2024 yılını bitirdik ve maaş bordrosundaki rakamların kaplumbağa hızında değişeceği 2025 yılına başladık.

Bugün 15 Ocak 2025. Sağlık çalışanları. Adli tıp çalışanları ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı çalışanları da dâhil bütün kamu görevlilerinin 2025 yılındaki ilk maaşları, bugün hesaplara yatırıldı.

Ve bizlerin 2025 Ocak ayı maaşı, 2024 Aralık ayı maaşına göre sadece %11,54 oranında arttı. Evet, evet ne biz eksik söyledik ne de sizler yanlış duydunuz ya da okudunuz. Sadece ve sadece %11,54 oranında bir farklılık var.

%11,54’lük artışın da 5.23 puanı, 2024 yılının ikinci altı aylık dönemindeki enflasyon farkının yansıtılmasından kaynaklanıyor. Bir başka ifadeyle, biz kamu görevlilerinin maaşlarına 7. Dönem Toplu Sözleşme gereğince 2025 yılının ilk altı ayı için sadece %6 oranında artış yapıldı.

Ocak ayı nedeniyle gelir vergisinde %15 oranının uygulanması durumu ile 1 Ocak-14 Ocak arası maaş zam farkı olmasa, maaşlara zam yapılmamış gibi bir durumla karşı karşıyayız.

Bu maaş ve ücretlerle; 2025 yılına başlamak üzüyor ve geriyor, 2025 yılını bu maaş ve ücretlerle geçirecek olmak ise ciddi anlamda kaygılandırıyor ve umutsuzluk yaşatıyor.

Kamu görevlileri olarak ne yapılan zammı ne de elimize geçen maaşı, yeterli bulmamız mümkün değil. Maaş ve ücretlerimiz, tam anlamıyla “asgari ücretten hallice” konumuna getirildi.

Bizlerin maaş ve ücretlerinin enflasyon farkı ile birlikte %11,54 oranında arttığı dönemde, vergi ve harçlara yeniden değerleme oranında yani %43,93 oranında artış yapıldı. Neredeyse maaşımıza yapılan artışın dört katı kadar.

Aralık ayında 45 bin lira maaş alan bir sağlık emekçisi kardeşimizin maaşına Ocak ayında yaklaşık 5 Bin 200 Lira artış gelecek. Maaşı 50 Bin 200 Lira olacak.

Bu arkadaşımızın Aralık ayında 20 bin lira olan ve Ocak ayında zam gelecek kirasına yapılacak artış ise %58,51 düzeyinde olacak.

Yani bu arkadaşımızın kirası Ocak ayından itibaren 11 Bin 702 liralık artışla 31 Bin 702 Lira olacak. Kirasına gelen zam, maaşına gelen zammın 2.25 kat fazla. Maaşa gelen zam, kiraya gelen zammı bile karşılayamayacak.   Lojmanda oturan kamu görevlileri açısından da durum çok farklı değil zira onların da lojman kiralarına yeniden değerleme oranı kadar yani %44’e yakın zam yapıldı.

Akaryakıta gelen haftalık zamlar, doğalgaza gelen, vergi ve harçlara gelen zamları da sayarsak durumun vahameti daha da artıyor. Evet, şunu net olarak söylemek gerekir ki, emeğe yapılan zamlar kiraya, eşyaya, mal ve hizmetlere yapılanan çok çok altında kaldı.

Bu tablo biz kamu görevlileri açısından kabul ve tahammül edilebilir değildir. Bu maaşlarla, insan onuruna uygun bir hayat standardını yakalamak ve insanca yaşamak imkânsızdır.

Biz kamu görevlileri olarak bizleri, maaş ve ücretlerimizi bu duruma düşürenlerin kim olduğunu, bu tablonun sorumlularını çok ama çok iyi biliyoruz.

Konu kamu görevlilerinin emeği, maaşı ve ücretleri olduğunda sorumsuzca, konu kendi makamları ve imkânları olduğunda ise kurnazca sendikacılık yapanları, kendi maaşlarını dahi net bir şekilde açıklamaktan kaçanları ve hepsinden öte eylemde slogan atarken dahi kamu işverenine selam çakanları elbette biliyoruz.  Onlar da kendilerini çok iyi biliyorlar.

Kamu görevlilerini yoksulluk sınırının altında maaşa mahkûm eden ve enflasyon farkına sevinmeye mecbur hale getirten  “yetkili” sendikacılardan korumak, Hükümetin sorumluluğundadır. 

Kamu görevlilerinin maaşlarını ve refahını artıracak orana imza attırmayı başaramadığını kabul etmek yerine “Biz imza atmadık” nakaratıyla avunmaya, “bu zammı Hakem Kurulu verdi” ifadesiyle beceriksizliğini savunmaya çalışan sendikal yetersizlerin, kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerine verdiği zararı, yaptığı eksiltmeyi gidermek gerek.

Kamu görevlilerinin 2025 Ocak-Haziran döneminde bu maaş zammıyla ve maaş tutarlarıyla yetinmesi de geçinmesi de mümkün değildir.  Hükümet ve Kamu İşvereni, kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerine 1 Ocak 2025’den geçerli olmak üzere %20’den az olmayacak şekilde “refah payı”  yansıtmalıdır. Maaşlara yansıtılacak refah payı, yetkili konfederasyon ve sağlık-sosyal hizmet kolundaki sendikası açısından “utanç payı” olacaktır.

Bu arada, enflasyon farkı ile kamu görevlileri olarak bizlerin maaşlarındaki tutar kaybı geleceğe etkili olarak gideriliyor.  Gelirdeki ve geçmiş dönemdeki kaybı gidermek için enflasyon farkı yanında enflasyon tazminatı uygulamasının da hayata geçirilmesi gerek. Bu şekilde bir kayıp ve tazminat yerine doğrudan doğruya maaş ve ücretlere, her ay gerçekleşen enflasyon kadar artışın yapılmasını yani eşel mobil sistemine geçilmesini de makul görürüz.

Hemşirenin, Röntgen Teknisyeninin, Tıbbi Sekreterin, Sağlık Memurunun maaşlarının 50 bin lirayı kısmen geçebildiği bir gerçekle karşı karşıyayız. Üstüne bir de gelir vergisinde önce %20, sonra %27 oranının uygulandığı vergi dilimine girildiğinde 2025 yılındaki %6+%5 şeklindeki maaş zammından eser kalmayacak maaşlarda.

Bu nedenle refah payı ve enflasyon tazminatı yanında vergi noktasında da adalet esaslı bir düzenlemeye ihtiyaç var. Gelir vergisinde %15’in üzerinden orandan vergi ödenmesinin önüne geçilmesi gerekiyor.  Bu amaçla %15 oranının uygulanacağı vergi matrahının emek gelirlerine mahsus olmak üzere ivedilikle yükseltilmesi gerekiyor.

Bununla birlikte, sağlık alanında görev yapan kamu görevlilerinin yararlandığı ek ödemelerin tamamının hiçbir ayırım yapılmaksızın vergi kesintisinden muaf tutulması yönünde de ivedilikle düzenleme gerekiyor.

Otel açmaktan sendikal ufkunu açmaya fırsat ve zaman bulamayan yetkili sendikanın ek ödemeler ve ek ödemelerde artış noktasında cümle kurmaması, bu alanda sorun olmadığı yanılgısına neden olmamalıdır. Sağlık Bakanlığı, sağlık emekçilerinin taban, teşvik ve ilave ek ödeme oran ve tutarlarında %30’dan az olmamak ve başkaca bir şarta bağlanmaksızın artış yapılmalıdır.

Sağlık Hizmetleri sınıfı dışındaki arkadaşlarımıza da performansa dayalı ek ödeme imkânından yararlandırmak adına somut ve en kısa sürede adım atılmasını bekliyor ve istiyoruz.

Dağıtıma esas oranlarda yıl içiresinde daraltma ve azaltma uygulaması yapılmasın istiyoruz. Sağlık kuruluşlarının döner sermaye gelirlerinin kaynağı ve dayanağı sağlık hizmeti sunumunu gerçekleştiren sağlık personelidir. Bu göz ardı edilmeden ve cimriliğe yeltenmeden, elde edilen gelirin öncelikle geliri üreten hizmeti sunanlara dağıtımı hedeflenmelidir.

Sağlık personelinin yaşadığı maaş, ücret ve gelir kayıplarının telafisinin de ötesinde gerçek anlamda gelir ve imkân artışı esas alınmalıdır. Bu amaçla, nöbet ve icap ücretlerinde de %30 oranında iyileştirme artışı hayata geçirilmelidir.

Yemek yardımı tutarları artırılmalı, özellikle kurum/kuruluş dışında görev yapan saha çalışanı personele tayın bedeli türü daha yüksek tutarda yemek yardımı imkânı hayata geçirilsin talebimizi ifade ediyoruz.

 Giyecek yardımı konusunda birçok kamu kurumunda hayata geçirilen koruyucu giyim yardımı uygulamasının, sağlık alanında neden hayata geçirilmediği merak konusudur.  Sağlık personelinin giyim yardımı konusundaki adet, süre ve miktar noktasında yaşadığı mağduriyet 2025 yılında mutlaka sona ersin istiyoruz.

Sağlık emekçilerinin en büyük sorunlarının bayında düzensiz çalışma saatleri, vardiyalı çalışma ile yoğun nöbet mesaisi nedeniyle, çocuklarının bakımı ve gözetimi konusunda yaşadıkları sıkıntılardır. İş-ev uyumunun sağlanması, çocukların bakım v e gözetiminin eksiksiz gerçekleşmesi açısından sağlık kurum ve kuruluşlarında kreş ve gündüz bakımevi açılmalı ya da hiç beklenmeksizin sağlık emekçilerine mahsus kreş ödeneği uygulamaya konulmalıdır.

Evet, şu bir gerçek ki yetkili sendika sıfatını sorumluluk icrası yerine konfor alanı oluşturma çabası için kullanan sendikal tutarsızlık kuruluşları nedeniyle sağlık emekçilerinin yaşadığı sorunlar, sıkıntılar ve sınırlıklar artmaktadır.

Ve yine şu bir gerçektir ki, sağlık emekçilerinin moralinin bozcuk olması halinde toplumsal sağlığın bozulmaması, sağlık emekçilerinin maaşlarının ve haklarının yetersiz olması halinde birey ve toplum sağlığının istenilen eşikte olması mümkün değildir.

Bu gerçekten hareketle sağlık emekçilerinin, sosyal hizmet çalışanlarının haklarını artırmak, sorunlarını azaltmak, maaş ve üc retleri ile sosyal güvenlik noktasında imkânlarını artırmak son derece elzemdir. 

Sağlık emekçilerine yönelik yıpranma tazminatı/fiili hizmet zammı konusundaki doğru adımı eksik uygulamayla zayıf düşüren hata düzeltilmeli ve doğrudan doğruya polis ve silahlı kuvvetler mensuplarında olduğu gibi süreye dayalı yıpranma süresi uygulaması geçmişe de etkili olacak biçimde devreye sokulmalıdır.

Diğer taraftan, sağlık çalışanları olarak fiilen çalıştığımız dönemin çok çok altında emekli maaşları gerçeğiyle karşı karşıyayız. Hekim arkadaşlarımız için kısmen çözüme kavuşturulan ve emeklilikte ilave ödeme uygulaması yoluyla yükseltilen emekli maaşlarının diğer sağlık emekçileri de için de hayata geçirilmesini bekliyoruz.  Hekim personel için 25 bin lira civarında olan ilave ödeme uygulamasının diğer unvanlardaki sağlık personeli için de unvanları dikkate alınarak 2025 yılından itibaren hayata geçmesi son derece önemli ve gereklidir.

Evet, 2025 yılı toplu sözleşme zammının ilk altı aylık bölümünün maaşlarımıza yansıtıldığı günde yaptığımız bu açıklamanın Hükümet, Kamu İşvereni, Sağlık Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından dikkate alınacağına inanıyoruz.

Kamu görevlileri olarak maaşlarımıza refah payını Ocak alından geçerli olacak biçimde Şubat ayında maaşlarımızda görmek istiyoruz. Ek ödeme, gelir vergisi ve diğer sosyal haklar konusunda sahici iyileştirmeler yapılmasını, yetkili sendikanın sorumsuzluğunun ürettiği tahribatın Hükümetin adalet anlayışı içerisinde giderilmesini bekliyoruz.

Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.