Eroğlu, 15 Temmuz'un yıldönümü sebebiyle bir mesaj yayımladı

Prof. Dr. Veysel Eroğlu, 15 Temmuz'un yıldönümü sebebiyle bir mesaj yayımladı.

Gündem Yayın: 13 Temmuz 2024 - Cumartesi - Güncelleme: 13.07.2024 18:32:00
Editör - Yüksel Elçi
Okuma Süresi: 17 dk.
244 okunma
Google News

15 Temmuz, ülkemizin demokrasi mücadelesinin en önemli kırılma noktalarından biridir. O gece, Aziz Milletimiz; kadını, erkeği, genci ve yaşlısıyla yıllar boyu hatırlanacak büyük bir zafere imza atmıştır. 15 Temmuz gecesi adeta Türk Milletinin yeniden dirilişidir.

 

Aziz Şehitlerimizi Rahmetle Yâd Ediyorum…

 

15 Temmuz 2016 tarihinde hain FETÖ terör örgütünün darbe teşebbüsünde; ülkemizin istikbalini korumak için uçakların, tankların, kurşunların karşısına dikilen aziz vatandaşlarımız büyük bir kahramanlık göstermiştir. Hain darbe teşebbüsünde şehit olan 251 vatan evladına Allah’tan rahmet niyaz ediyorum, gazilerimize Allah’tan sıhhat, afiyet ve hayırlı bir ömür temenni ediyorum.

Üzerinde hür bir şekilde nefes aldığımız, yaşadığımız, hayatımızı sürdürdüğümüz bu topraklar bize şehit ve gazilerimizin emanetidir. Her karışı şehit kanlarıyla yoğrulmuş bu topraklar, aynı zamanda dünyanın en büyük şehitliğidir. Türkiye, dün olduğu gibi bugün de şehit ve gazilerinin fedakârlıkları sayesinde dimdik ayaktadır.

 

Milletimizin Feraseti ve Kahramanlığı En Büyük Gücümüzdür…

 

Türkiye, demokratik ve hür bir ülkedir. Ancak yabancı istihbarat teşkilatlarının güdümünde ülkemizi bölmek, parçalamak ve hatta işgal ettirmek için kullanılan tarihimizin en sinsi ve en alçak hain FETÖ terör örgütü, bundan tam 8 yıl önce
15 Temmuz 2016 gecesi tarihimizin en hain ve kanlı darbe girişiminde bulunmuştur.

Anadolu’nun fedakâr, cefakâr insanlarının temiz, masumane ve dini duygularını istismar eden bu alçak ve hain örgüt; en büyük ihaneti yapmıştır.

15 Temmuz’daki darbeye teşebbüs eden caniler, egemenliğimizin ve demokrasimizin timsali olan Türkiye Büyük Millet Meclisini dahi bombalama alçaklığını göstermişlerdir. Hamdolsun, milletin iradesine de evine de uzanan eller, bizzat millet tarafından kırılmıştır. Hiçbir darbe, hiçbir darbe girişimi yapanların yanına kâr kalmamıştır.

Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde; FETÖ terör örgütü başta olmak üzere PKK, DEAŞ, YPG gibi bütün terör örgütleriyle kararlı bir şekilde mücadele etmeye devam edecektir. Ülkemizin birlik ve beraberliğine kast eden hiçbir unsura asla müsaade etmeyecektir.

 

FETÖ Terör Örgütünün 15 Temmuz 2016 günkü darbe teşebbüsü, aziz milletimizin feraset ve kahramanlığı ile önlenmiştir. Ayrıca Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın cesareti ve halkı meydanlara çağırması ülkemizin işgal girişiminin önlenmesinde çok etkili olmuştur.

Ayrıca hükümetimizin ve milletvekillerin direnişini de takdirle anmak gerekir. Allah bir daha böyle ihanetler ve hainlikleri milletimize yaşatmasın.
Kahraman milletimizin vatan, bayrak ve ezan aşkı ile şanlı bayrağımız ilelebet bu topraklarda dalgalanacak ve minarelerden ezanlar her daim okunacaktır.

 

O tarihlerde Orman ve Su İşleri Bakanı olduğumdan o günleri bizzat yaşadım.
Bu yüzden o günlerdeki hatıralarımın gençlerimize aktarılması için bu yazıyı kaleme aldım:

 

Prof. Dr. Veysel EROĞLU’nun 15-16 Temmuz 2016 Gecesindeki 29 Saati…

 

15 Temmuz Cuma günüydü. O haftaki Bakanlar Kurulunda 16 Temmuz Cumartesi günü İstanbul’da bir Ekonomik Kurul Toplantısı yapılması kararlaştırılmıştı. Tabi ben de 15 Temmuz 2016 Cuma günü akşamdan İstanbul’a gitmek için 17.10 uçağı ile Ankara’dan Atatürk Havaalanı’na hareket ettim. Genelde havaalanına gelince öncü ve artçı araçlar vardı, onları gerek yok diye gönderdim. Bizim basit bir aracımız vardı. Şoförüme “Nereden geçelim?” diye sordum. “Efendim, Fatih Sultan Mehmet Köprüsünden geçersek daha rahat olur. Belki Boğaziçi Köprüsü (ismi sonradan 15 Temmuz Şehitler Köprüsü oldu) kalabalıktır” dedi.

Neticede saat 21.30 civarında Fatih Sultan Mehmet Köprüsünden geçerken Asya Yakası’ndan Avrupa Yakası’na geçenlere askerlerin tanklarla mâni olduklarını gördüm. Bir gariplik vardı. Ben sivil araçta eskort ve artçı olmaksızın sadece bir şoförle sessiz sedasız bir şekilde geçiyordum. Fetöcü Askerler şöyle bir baktılar. Sade bir araç ve şoför, dolayısıyla bir vatandaş gibi karşıya geçtim. Bu sırada damadım İhsan aradı: “FETÖ ordudaki bazı askerleri ayaklandırmış.” dedi. Ben bunun üzerine hemen evi aradım. Dedim ki “Derhal evi terk edin”. Çünkü bu alçak FETÖ Terör Örgütü, onlara karşı çıktığım, onların taleplerini yerine getirmediğim için ayrıca FETÖCU birkaç elemanı vazifeden uzaklaştırdığım için bana düşmanlardı, beni kara listeye almışlardı. Bu yüzden beni mutlaka arayacaklarını tahmin ediyordum. Evde oğlum, eşim ve kızım vardı. Onlar derhal evi boşalttılar. Ben de tabi eve gitmedim. Önce DSİ’ye gidip damadımla buluştum. Damadım dedi ki “Bizim eve de gelebilirler.” DSİ Bölge Müdürlüğü civarındaki bir apartman dairesinde kalıyordu. Bunun üzerine başka bir yere geçtik.

Ancak şunu öğrendik. Eşim, oğlum ve kızım evi boşalttıktan 15 dakika sonra özellikle siyah bir minibüs, plakası belli değil, eve gelmiş etrafı kuşatmış, zile basmışlar. Etrafı aramışlar. Tabi ışıklar falan yanmayınca belli bir süre beklemişler. Kimsenin olmadığına kanaat getirdikten sonra ayrılmışlar.

Bu durumu kameralardan tespit ettik, bunu savcılığa bildirdik ama maalesef bir netice çıkmadı. Sonradan komşularından öğrendik damadımın evine de gitmişler. Orada da kapıyı yoklamışlar. Komşularda evde kimse yok gittiler deyince defolup gitmişler. Yani bu FETÖ alçak terör örgütü mensupları bizi hem kendi evimde hem de damadımın dairesine giderek aramışlar. Bu sırada ben de damadımla Beykoz’daki bir eve gittik. Terör Örgütü FETÖ ordudaki bazı askerleri ayaklandırmış. Cumhurbaşkanımız da Marmaris’te risk altındaydı. Havaalanından Devlet Su İşleri’ne gidip damadımla buluşmak için geçerken, özellikle Cumhurbaşkanımızın koruması Muhsin’i aradım. “Alo Muhsin Bey, Cumhurbaşkanımız emniyette mi? Fetö ayaklanmış, ihtilal yapma teşebbüsü var.” deyince “Haberimiz oldu.” dedi.

Sayın Cumhurbaşkanımız da Marmaris’te Otelden risk altında olduğundan hemen oradan bir havaalanına geçerek, uçakla Atatürk alanına gelmiş. Orada da gerçekten büyük tehlike atlatmış. Atatürk Havaalanında halka bir çağrı yaptı. Havaalanı insanlarla dolu. Fakat Jetler alçak uçuş yapıyordu.

Bu arada Çengelköy’de bazı Fetöcüler halka ateş açtı. Birinci Boğaz Köprüsü dediğimiz, sonradan 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde arbede yaşandı. Orada Fetöcü askerler ve subaylar vatandaşın üzerine ateş ettiler. Hatta açılış merasimlerini yapan Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip Olçok orada şehit düştü.

Ankara’da bu sırada Türkiye Büyük Millet Meclisi, Özel Harekât, Özel Kuvvetler, Emniyet Müdürlüğü, Külliye vs pek çok yer bombalanmış.

Biz de İhsan ile ne yapalım? diye düşündük. İstanbul’da Hafriyatçılar Birliğini aradık. “Bütün hafriyat kamyonlarını kışlaların önüne diziniz, tanklar, zırhlı araçlar…vs. dışarı çıkmasına müsaade etmeyin”. Ben onları takdir ediyorum, teşekkür ediyorum. Bütün kamyonlar kışla önlerine dizildi. Vatandaşlarımız da Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısı üzerine havaalanına gitti. İstanbul havaalanı doldu.

Bu arada Milli Savunma Bakanı Fikri Işık gece yarısı beni aradı. Dedi ki; “Size özellikle Mamak’taki 4.Kolordu Komutanlığı’nın önünü ve yollarını kapatma vazifesi düştü.” Ben de hemen DSİ Genel Müdürü’nü, Orman Genel Müdürü’nü arayarak: “DSİ’nin büyük devasa iş makinelerimizi Mamak’taki 4.Kolordu Komutanlığı’nın önüne götürün ve kapının önüne dizin. Anahtarları alın ve oradan kaçın.” diye söyledim.

DSİ, bunu çok güzel bir şekilde başardı. Orman Genel Müdürlüğünde dev iş makinaları vardı. “Mamak’taki yolları kapatın. Ateş açarlarsa bir sıkıntı olmasın, araçların anahtarlarını alıp ayrılın” diye talimat verdim.

Ayrıca DSİ’ye ve OGM’ye diğer bölgelerdeki taşra teşkilatına talimatım ulaştırıldı. Misal olarak DSİ, Isparta’da Süleyman Demirel Havaalanı’nın önünü kapattı. Balıkesir’deki DSİ Bölge Müdürü çok güzel bir hareket yapmış. Balıkesir’deki askeri birliklerin çıkacağı yerin hemen birkaç kilometre ötesinde yola dozerler yığmış. Dozerlerle yola bir hendek açarak askeri araçların geçişini ve Balıkesir’e girişini önleyecek şekilde bir tertibat almışlar. Bunları duyunca gerçekten büyük gurur duydum.

DSİ ve Orman teşkilatlarımızın, askeri araçların kışlalardan çıkışını engellemek için büyük emekleri var. Hatta Orman teşkilatımızın silahlı ekipleri var. Zira Orman Muhafaza Memurları silahlıdır. Bana şu kadar silahımız var onları kuşanıp silahlarla çıkalım mı diye sordular. Şu anda duruma bakalım. Sadece askerlerin çıkışını engelleyelim. Ama ikinci bir emire kadar bu silahları çıkarmayın karışıklık olabilir diye söyledim.

Hatta gece de televizyona telefonla beyanat verdim. Bunun bir alçak Fetö Terör Örgütü darbe teşebbüsü olduğunu ve kahraman ordumuzun ve aynı zamanda emniyet teşkilatımızın duruma hâkim olduğunu, vatandaşların bu teröristleri göz açtırmamaları gerektiğini ve terör örgütünün başarılı olamadığını sabah 04.00 civarında bir televizyona bağlantı yaparak ilan ettim.

Tabi gece uyumadık. Bir ara kaldığımız yerin civarında jetler alçaktan uçuşa yaptı. Damadım dedi ki “Sizin bulunduğunuz yeri telefon görüşmelerinden tespit ettiler.” Biz hemen bodruma indik. Çocuklar korktu. Zangır zangır camlar kırıldı. Yani çok büyük alçaklık hakikaten.

Ben dedim ki Burada beklemeyeyim. Sabah mutlaka Ankara’ya gideyim”. Durum çok karışıktı. Gene bir sivil araçla, özellikle sadece bir koruma alarak Düzce’ye kadar geldik. Düzce’ye kadar bir şoför, basit bir arabayla beni götürmüştü. Dikkatli bir şekilde vatandaş gibi Düzce’ye kadar geldik. Düzce’de bir araç daha değiştirdik. Oraya başka sivil plakalı araçla Ankara’ya vasıl olduk. Normal vatandaş gibi. Bakanlığa geçtim. Bakanlık işgal olmamıştı.  Bakanlıkta arkadaşlarla toplantı yaptım. Bakanlığımız hemen Külliye’nin yanında. Yani ateş altında kalmış o civarda. Toplantıda DSİ ve Orman Genel Müdürlüğü’nün araçlarının yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi aldım.

Akşama doğru Külliye civarındaki vatandaşları ve özel harekât polislerini ziyaret ettim. Hatta orada bir televizyona beyanat verdim. Oradan Mamak’a geçerek OGM personeli ile görüşüp, araç ve arazöz ile yolların kesildiği durumu gördük. Gerçekten OGM bütün yolları kapatmıştı. Orman Genel Müdürlüğü’nün büyük devasa araçları ve arazözler ile yolların tamamını kesmişler. Geçitlerine imkân vermemişler. Hatta ben bu araçların yanına varınca oradaki bütün personelimiz yanımıza geldi. Şoförler, diğer elemanlar, genel müdür yardımcıları, daire başkanları onlarla birlikte resim çektirdik.

Akabinde Mamak 4. Kolordu Eşref Akıncı kışlasına geçtim. Devlet Su İşleri’nin dev iş makineleriyle kapatılmıştı. Çıkışa imkân verilmemişti. Oradan hiçbir zırhlı çıkamazdı. Orada her siyasi anlayıştan binlerce vatandaş kışlanın önünü doldurmuştu. Ben bir iş makinesinin üzerine çıkarak vatandaşlara hitap ettim. Sonra biz burada niçin bekliyoruz diye düşünerek, Kışlaya girmek üzere nizamiyeye yaklaştım. Yanımda müsteşarım Akif Özkaldı ve genel müdürlerim de vardı. Nizamiyede askerlerle selamlaştık. Çok dikkat çekici bir şey oldu. Askerler beni görünce şaşırdı. Metin Paşa nerede? diye sordum. Metin Paşamız yoktu ama oradaki komutan sanıyorum Fetöcü idi. Nizamiyeye bir üsteğmen geldi. Bana baktı bir şey söylemeden içeri geçti. Allah Allah dedim ben oradaki askerlerle sohbet ederken Metin Paşa’yı bekliyorum. 15-20 dakika sonra başka bir üsteğmen geldi. Dedi ki “Sayın Bakanım Metin Paşa yolda geliyor. Kendisi Akıncılar Hava Üssü’nde yolda. Siz beklemek isterseniz, arzu ederseniz içeri buyurunuz” diye söyledi.

Biz de bilmiyoruz meğer Polatlı’daki Füze ve Topçu Okulu Komutanı Fetöcüymüş, onu buraya 4.Kolordu Komutanı olarak göndermişler. Tabii ki durum aleyhlerine dönünce kışlanın önünde binlerce insan var. Fetöcü komutan bizi farkedince kendisini teslim almaya geldiğimizi zannederek arka taraftaki çıkış kapısından kaçmış. Zira ben içeri girmeden önce oradaki vatandaşlara ateşli bir konuşma yapmıştım. Fetö terör örgütünü lanetledim.

 

Karargâhta beklerken biraz sonra Metin Paşa geldi.  Kucaklaştık. Metin Paşa’yı görünce çok sevindik. Metin Paşa anlattı. Cuma günü akşam saatinde valilikten aramışlar. Demişler ki “Genelkurmay Başkanlığı’nın binasının etrafında silah sesleri var.” Kendisi Garnizon Komutanı idi. 4’ncu Kolordu Komutanı aynı zamanda. Demiş ki ben o civardayım. Ve kendisi hemen Genelkurmay’a gitmiş. Fakat Genelkurmay’a gidince kapıdaki askerler içeri almamışlar. Kendisi bağırmış. “Ben garnizon komutanıyım. Açın kapıyı” diye. Arkadan bir subay kapıyı açın demiş. Kapıyı açar açmaz üzerine çullanmışlar ve bağlamışlar. Paşamızı doğruca Akıncılar Hava Üssü’ne götürmüşler. Bizim kışlaya girmemizden 20 dakika sonra kurtulmuş. Biz beklerken geldi. Epeyce sohbet ettik. Neler yaşandığını anlattı. Çok değerli bir komutan olan Sayın Metin Gürak Paşamız halihazırda Genelkurmay Başkanımızdır.

Artık sabaha karşı Fetö terör örgütünün darbe teşebbüsünün başarısız olduğu anlaşıldı. Sağ olsun 1’nci Ordu Komutanı da beyanat verdi. “Ordu içindeki bir takım terör örgütlerinin teşebbüsüdür.” Diye. Onun beyanatı da çok etkili oldu. Bazı bölgelerden sesler geldi. Ama ben şunu vurgulamak istiyorum, özellikle bu terör örgütü Türkiye’yi Amerika’ya teslim etmek için yapılmış çok planlı bir ihanetti. Fetö tamamen Amerika’nın uşağı bir şekilde çalışma yapmış. Türkiye’nin başına gelen bu ihanet, Türkiye için tarihindeki en alçak terör örgütlerinden birisinin yaptığı alçaklıktı.

Sayın Cumhurbaşkanımızın konuşmaları Aziz Milletimize ziyadesiyle güven verdi. Bu şerefli milletin bir ferdi olarak ne kadar gurur duysak azdır. Aziz Milletimiz 15 Temmuz gecesi birlik ve beraberliğini bir kere daha muhteşem bir şekilde bütün Dünyaya göstermiştir. 15 Temmuz gecesi Çanakkale Harbimizin ruhunu taşıyan asil milletimizin feraseti, kahramanlığı ile birlik ve beraberliğini en güçlü şekilde göstererek Aziz Milletimizin ve devletimizin bekasına kasteden bedbahtlara, tarihin en manidar tokadı vurulmuştur. Bu zaferin esas sahibi milletimizdir. Herkes devletine, milletine, bayrağına sahip çıktı. 85 milyon vatandaşımıza, Şehit ve Gazilerimize şükran borçluyuz.

 

Demokrasi Nöbetleriyle Bu Aziz Millet Vatan Aşkını Dünyaya Gösterdi…

15 Temmuz darbe girişimi ile birlikte 81 il ve ilçelerimizde Aziz Milletimiz Demokrasi Nöbetlerine başladı. Milletimizin vatan şuuru bu nöbetlerde açıkça görülüyordu. Şanlı bir milletin torunları olduğumuzu bütün Dünyaya gösterdik. 15 Temmuz’dan sonra 6 farklı ilimizde 9 ayrı demokrasi nöbetine katılarak aziz milletimizin vatan, bayrak ve ezan aşkına ortak olmuştuk. Bu illerimizden biri de memleketim Afyonkarahisar’dır. Şehitler diyarı Afyonkarahisar, Zafer Meydanında gerçekleştirdiği Demokrasi Nöbetleri ile hain darbe girişiminin dimdik karşısında durmuştur.

15 Temmuz’u Unutmayacağız, Unutturmayacağız…

15 Temmuz ihanetini ve aziz milletimizin bu ihanete verdiği cevap bizim için nesilden nesile aktarılması gereken kutlu bir emanettir. Bu emanete sahip çıkmak ise hepimizin boynunun borcudur. O karanlık gecede okunan ezanlar ve selalar kalplerimizi nasıl bütünleştirdiyse, inşallah bundan sonra da aynı inançla aynı heyecanla aynı kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. Hain darbe teşebbüsünde şehadet şerbeti içen 252 kahraman şehidimizi minnet ve şükranla yad ediyorum. Gazilerimize de hayırlı uzun ömürler diliyorum.

15 Temmuz gecesi büyük bir kahramanlık gösteren başta bütün vatandaşlarımız olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetlerimizin kahraman askerlerine, Emniyet Teşkilatımızın kahraman polislerine de şükranlarımı arz ediyorum.

Yüce Rabbimiz böyle acıları Aziz Milletimize yaşatmasın.

Şanlı Bayrağımız, bu topraklarda ve mavi vatanımızda ilelebet dalgalanacaktır.

15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günümüz kutlu olsun.

Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.